TİSK’in Eylül Ayı Ekonomi Bülteni’nde Moody’s tarafından Türkiye’nin kredi notunun düşürüldüğü, bunun borçlanmayı daha zor ve yüksek maliyetli hale getirebileceği belirtilerek, “Ekonomik reformların hızlandırılarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, kısa vadeli sermaye ve doğrudan yatırım çekiminin sağlanması durumunda kredi notu yeniden yükselecektir. Kredi notunun tekrar yükseltilmesi şart.” denildi.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından hazırlanan Eylül Ayı Ekonomi Bülteni’nde, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu Baa3’den Ba1’e çektiği hatırlatılarak bu durumun yılda 200 milyar dolar civarında dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye Ekonomisinin daha zor ve daha yüksek maliyetle borçlanmasına yol açabileceği belirtildi ve “Ekonomik reformların hızlandırılarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, kısa vadeli sermaye ve doğrudan yatırım çekiminin sağlanması artık daha büyük önem taşıyor. Kredi notunun tekrar yükseltilmesi şart.” ifadelerine yer verildi.
Hükümetin ekonomik reform gündemi artık daha büyük önem taşıyor
Potansiyel büyüme eğilimi ve gelecek dönemler açısından bu tabloyu olumsuz etkileyebilecek unsurun, yılın ikinci çeyreğinde, kamu ve özel toplamında yatırım harcamalarının yüzde 0,6 oranında azalması olduğuna dikkat çekilen Bültende “Özel kesimde makine teçhizat yatırımları yüzde 5,3 azalırken, inşaat yatırımları yüzde 6,9 oranında artmıştır. Böylelikle, özel sektör toplam yatırım harcamaları, bir önceki yılın aynı dönemine göre, reel olarak yüzde 1,6 oranında gerilemiştir. Hükümetin, ekonomik reform gündemi ve yatırım ortamını geliştirmeye yönelik çabaları bu açıdan da büyük önem arz etmektedir” denildi.
Talebi artırmaya yönelik uygulamalar
Bültende, Türkiye Ekonomisinin 2009 krizinin ardından sürekli büyüyen bir ekonomi kimliğini koruduğu belirtildi. TİSK, bununla birlikte Türkiye’nin büyüme oranının birçok yükselen ekonominin altında kaldığına dikkat çekti. TİSK Bülteninde 2016 yılının ikinci çeyreğinde gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Çin’de büyüme oranının yüzde 6,7, Hindistan’da yüzde 7,1 ve Endonezya’da yüzde 5,1 düzeyinde gerçekleştiği belirtildi.
Bültende “Türkiye ekonomisi 2016 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,7 büyürken, ikinci çeyrekte büyüme oranı yüzde 3,1’e gerilemiş ve yılın ilk yarısında büyüme yüzde 3,9 oranında gerçekleşmiştir. Büyüme oranındaki yavaşlamaya rağmen, Türkiye ekonomisi 2009 krizinin ardından sürekli büyüyen ekonomi kimliğini korumuştur. Yılın ikinci çeyreğinde de büyüme, önceki birçok dönemde olduğu gibi, iç talebe, özellikle de tüketim harcamalarına dayalı bir yapı ortaya koymuştur. İkinci çeyrekte tüketim harcamaları yüzde 5,2 artarken, kamu kesimi tüketim harcamaları artışı yüzde 15,9 oranında gerçekleşmiştir” ifadelerine yer verildi.
Büyüme verilerinin Türkiye ekonomisinde göreli bir talep sorunu bulunduğunu gösterdiğini kaydeden TİSK, “Hükümet bu sorunun özel harcamalar bacağının, TCMB’nin para politikası yoluyla çözüleceğini düşündüğünden, Bankanın politika faiz oranını düşürmesi ile, bankacılık sektörünün kredi faiz oranlarını aşağıya çekeceğini, böylece kredi talebinin, ardından da tüketim harcamalarının artacağına inanmıştır. Hükümetin bu öngörüsü, tüketim ve yatırımın faize duyarlılığının (esnekliğinin) yüksek olduğu kanısına dayanmaktadır” yorumu yaptı.
Merkez Bankası’nın Hükümetin dileğine Mart ayından bu yana düzenli bir şekilde yanıt vererek faiz oranını yüzde 10,5’ten yüzde 8,25’e kadar çektiğini ifade eden TİSK, mevduat zorunlu karşılık oranlarının 50 baz puan aşağıya çekilmesiyle de bankaların fon kaynak maliyetinin düşürülmesinin amaçlandığını kaydetti.
Ekonomiye olan güvenin güçlendirilmesinin bu önlemlerin sonuç vermesini kolaylaştıracağının altını çizen TİSK “Ancak tersi durumda yatırımların, özellikle imalat sanayii yatırımlarının artması mümkün olmayacaktır. Yılın ikinci çeyreğindeki büyüme oranının belirleyicilerinin gerçekleşme düzeyleri bu düşüncemizi desteklemektedir” dedi.
İç talebi canlandırma politikasının riskleri
Enflasyon oranının Ağustos ayında beklenenin altında gerçekleştiğini ifade eden TİSK, TÜFE’nin aylık bazda yüzde 0,3 düşerken, yıllık bazda 8,1 oranında yükseldiğini kaydetti. “TCMB’nin para politikasındaki başarısının göstergesi niteliğindeki çekirdek enflasyon (TÜFE I Endeksi) Ağustos ayında aylık bazda yüzde 0,02 azalırken, yıllık bazda yüzde 8,4 gibi oldukça yüksek bir düzeyde seyretmeye devam etmiştir” diyen TİSK, “Dolasıyla faiz oranlarının düşmesi ve kredi genişlemesinin döviz kuru üzerinde yaratacağı baskının etkisi ile ortaya çıkabilecek olası enflasyon artışı, faiz oranlarının düşmesi yerine tam aksine daha da yükselmesine neden olabilir” uyarısında bulundu.
Türkiye’nin 2016 yılında iç talebi artırmaya yönelik politikalar izlediğini, burada hanehalkı tüketim harcamaları ve konut harcamalarının öne çıktığını hatırlatan TİSK “Yılın ikinci çeyreğindeki GSYH gerçekleşmesi de bu politikadan sonuç alındığını göstermiştir. Ancak bu politikanın sürdürülebilirliği dış dengenin (cari açık) korunmasına bağlıdır. Bunun nasıl sağlanacağı hususu ise mevcut küresel ekonomik koşullar altında belirsizlikler içermektedir” açıklaması yaptı.
Sanayi üretimi istikrarsız görüntü çizdi
TİSK Eylül ayı Ekonomi Bülteninde sanayi üretiminin 2016 yılının ilk altı ayında istikrarsız bir görünüm çizdiği ifade edildi. TİSK, bu eğilimin Temmuz ayında da devam ettiğine ve üretimin Haziran ayından sonra, Temmuz ayında da düştüğüne dikkat çekti.
Verilere göre sanayi üretimi aylık bazda yüzde 7,0, yıllık bazda yüzde 4,9 oranında azaldı. Yıllık azalış oranı imalat sanayiinde yüzde 6,5’e vardı. Sanayide ciro da üretime benzer biçimde geriledi.
Ana sanayi gruplarında yıllık bazda en yüksek üretim düşüşü yüzde 16,6 ile dayanıklı tüketim malı imalatı sektöründe görüldü Üretim azalışında bu sektörü yüzde 6,5 ile sermaye malı, yüzde 5,5 ile ara malı ve yüzde 5,2 ile dayanıklı tüketim malı izledi. Yıllık düzeyde, üretimi artışı gösteren tek sektör ise yüzde 1,8 oranındaki yükseliş ile enerji oldu.
2016 Temmuz ayında Sanayi Ciro Endeksi, Üretim Endeksine benzer bir değişim gösterdi. Sanayide ciro aylık bazda yüzde 7,7, yıllık bazda yüzde 2,4 azaldı. Ciro, aylık bazda sanayinin alt sektörlerinden madencilikte yüzde 21,5, imalat sanayiinde yüzde 7,3 oranında düştü. Temmuz ayında ana sanayi gruplarının tamamında ciro azaldı. Ciro kaybında ilk sırada yüzde 11,8 oranındaki düşüş ile enerji grubu yer aldı.
Yıllık bazda ise ciro madencilikte yüzde 12,7; imalat sanayiinde yüzde 2,1 azaldı. Ana sanayi grupları içinde en fazla ciro azalışı yüzde 15,7 ile enerjide gerçekleşti. Cirosunda artış sağlayanlar ise yüzde 2,9 ile sermaye malı ve yüzde 2,8 ile dayanıklı tüketim malı oldu.
İşsizlik yüzde 10.2, genç işsizliği yüzde 19,4
Haziran döneminde işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0,6 puanlık artışla yüzde 10,2 düzeyine ulaştı. İşsiz sayısı 247 bin kişi artarak, 3 milyon 127 bin kişiye vardı. Aynı dönemdeki bir başka olumsuz gerçekleşme ise tarım dışı işsizlik oranının 0,5 puan artarak yüzde 12,2’ye ve genç işsizlik oranının 1,7 puan artarak yüzde 19,4’e ulaşması oldu. Erkek işgücünde işsizlik oranı yüzde 9,1 iken, kadınlarda bu oranın yüzde 12,4 düzeyinde yaşanması dengesiz bir tablo oluşturdu.
Dış ticaret hacmi daraldı, cari açık geriledi
2016 yılı Temmuz ayında dış ticaret hacmindeki daralma devam etti. İthalatın ihracattan daha hızlı azalması nedeniyle dış ticaret hacmi Temmuz ayında yüzde 16,5, Ocak-Temmuz döneminde ise yüzde 6,6 oranında daraldı. Temmuz ayında ihracat yüzde 11,5 ve ithalat yüzde 19,7 oranında daralırken, Ocak-Temmuz 2016 döneminde ihracatın yüzde 3,6, ithalatın yüzde 8,6 küçülmesiyle Temmuz ayında dış ticaret açığı yüzde 32,5, Ocak-Temmuz döneminde ise yüzde 18,9 azaldı. İhracatın ithalatı karşılama oranı da 2015 yılı Temmuz ayında yüzde 61,1 iken 2016 Temmuz ayında yüzde 67,3’e çıktı.
Bültende, parasal olmayan altın kaleminden 2015 yılının Temmuz ayında 639 milyon dolar net ithalat olurken, bu yılın Temmuz ayında 416 milyon dolar net ihracat yapılmış olmasının da cari açıktaki düşüşü etkilediği belirtildi. Ocak-Temmuz döneminde ise bu kalemdeki değişim sınırlı kaldı, hatta geçen yıla göre 483 milyon dolarlık bir düşüş yaşandı. Seyahat gelirleri, 2015 yılının aynı ayına göre 1 milyar 226 milyon dolarlık azalış ile 1 milyar 456 milyon dolara geriledi. Bu kalemdeki azalış ilk yedi ayda 4 milyar 467 milyon dolarda kalarak cari açığın daha fazla düşmesini engelledi.
Cari açığın finansman kalemlerinden yabancıların Türkiye’ye yaptığı doğrudan yatırımlar Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre 2 milyar 65 milyon dolar azalarak 458 milyon dolara geriledi. Yılın ilk yedi ayında doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıla göre 4 milyar 731 milyon dolarlık azalış ile 2 milyar 989 milyon dolara indi.
Yüksek DİBS faizine yabancı ilgisi
Türkiye’nin yüzde 9.5 ile 10 yıl vadeli DİBS faiz oranında gelişen ekonomiler arasında üçüncü sırada olduğunu ifade eden TİSK, iflastaki Yunanistan’ın bile faiz oranının Türkiye’den düşük düzeyde olduğuna dikkat çekti.
2016 yılında yaşanan politik ve ekonomik gelişmelere rağmen yabancıların DİBS’e olan ilgisinin artarak devam ettiğini kaydeden TİSK şöyle devam etti: “Türkiye’ye borç veren ülkelerin daha yüksek faiz oranı talep etmelerinin altında, cari açık oranı düşmesine rağmen cari açığın finansman kaynaklarının niteliğinin düşük olması ve özel sektör dış borç oranının yüksekliği yatmaktadır. Özellikle son iki yıldır cari açığın finansmanında net hata noksan kaleminin öne çıkması dış dengede sorun olduğu algısını güçlendirmiştir. Nitekim 2015 yılında bu kalemden Türkiye’ye 9 milyar 378 milyon dolar, 2016 yılının ilk yedi ayında da 3 milyar 459 milyon dolar giriş olmuştur. Bunun sonucunda, Net Hata-Noksan/Cari Açık oranı 2015 yılında yüzde 29,0, 2016 yılının Ocak-Temmuz döneminde ise yüzde 15,9 olarak gerçekleşmiştir. 2016 yılının ilk yedi ayında TCMB rezervlerindeki artışın yüzde 51,0’i net hata ve noksan kaleminden sağlanmıştır.”
Mali istikrar korunuyor
Ağustos ayında merkezi yönetim bütçesinde istikrarın göreli olarak devam ettiğini öne çıkaran TİSK, şu verileri paylaştı: “2015 yılı Ağustos ayında 5 milyar 238 milyon TL fazla veren bütçe, 2016 yılı Ağustos ayında yüzde 31,4 oranında bir azalışla 3 milyar 592 milyon TL fazla vermiştir. Yine 2015 yılı Ağustos ayında 8 milyar 856 milyon TL olan faiz dışı bütçe fazlası, bu yılın Ağustos ayında yüzde 4,7 oranında azalmış ve 8 milyar 441 milyon TL fazla vermiştir. 2016 yılı Ağustos ayında bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 18,9; bütçe giderleri ise yüzde 25,9 oranında artmıştır. Kamu tüketim harcamalarının yılın ilk altı ayında yüzde13,5 arttığı göz önüne alındığında, bütçe dengesinin mevcut durumunun istikrarı korumak açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz. Hiç şüphesiz harcama artışlarına rağmen bütçe dengesinin korunmasında, yılın ilk sekiz ayında vergi gelirlerindeki yüzde 10,9’luk artışın önemli bir payı bulunmaktadır.”