Amerika’da trans yağ kullanımını yasaklanması kararı, Türkiye’de de trans yağ konusunu gündeme getirdi. Mutfak ürünleri, bitkisel çaylar, donmuş gıda ve margarin sektörlerinin sanayicilerini bir çatı altında toplayan Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Yurdagül, “ABD’nin daha yeni hayata geçirmeyi planladığı projeyi biz MÜMSAD ve margarin endüstrisinin gönüllü hareketiyle 2006 yılında gerçekleştirdik. Türkiye’de her fırsatta ifade ettiğimiz gibi 2007’de yayınlanan etiketleme tebliğine göre % 1’in altındaki trans yağ içeren ürünlerde ‘trans yağ yoktur’ beyanı yapılabilmektedir” dedi.
ABD’de trans yağ asitlerine ilişkin FDA’nın (Food and Drug Administration) kısıtlama kararını değerlendiren Metin Yurdagül, şu görüşleri aktardı:
“ABD’de trans yağ asitleri regülasyonu gıda ürünlerinin bir porsiyonunda 0,5 gram olarak kısıtlanıyor ki bu da yaklaşık % 3,5 oranına denk geliyor. FDA’nın aldığı bu karar ile PHO’nun (Kısmen hidrojene edilmiş yağ) GRAS (genellikle güvenli kabul edilen) listesinden çıkarılması gündeme alınıyor. PHO’nun kaldırılması için de FDA 3 yıllık bir uyum periyodu öngörüyor. Bu süre içinde üreticiler ya formüllerini değiştirecek ya da PHO’nun özel kullanımı için FDA’dan izin isteyecek. 3 yıllık periyodun sonunda ise FDA’nın onayladığı ürünler dışında PHO kullanılmayacak. Şu noktanın da altını çizmemiz lazım. Trans yağ içeriği hiçbir zaman tam olarak sıfır olmaz. Ancak 0.0 şeklinde ifade edilebilir ki; bu da virgülden sonra ikinci hanede küçük bir miktar bulunabileceği anlamına gelir. İşte tam da bu noktada Türkiye’nin trans yağ konusunda hassasiyetinin ABD’den çok daha fazla olduğunu tekrar vurgulamak isteriz. Şu anda % 3,5 trans yağ içeriğine izin veriliyor ve PHO’nun kaldırılması için 3 yıl süre tanınıyor. Oysa Türkiye’de tamamen MÜMSAD’ın ve margarin endüstrisinin gönüllü hareketi ile margarinlerde trans yağ ve dolayısıyla PHO 2006 sonundan beri yoktur.”
Avrupa Birliği konuyu daha tartışılıyor
ABD’deki kararların ne anlama geldiğinin anlaşılması için öncelikle trans yağın ne olduğunu ve nasıl meydana geldiğinin hatırlanması gerektiğini belirten Metin Yurdagül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Trans yağ, daha doğrusu trans yağ asitleri iki bölüme ayrılabilir. Birincisi doğadan gelen yani geviş getiren hayvanların sütü dolayısıyla peynir, tereyağı ve hayvansal yağların içerdiği trans yağ asitleri, ikincisi ise sıvı yağların kısmen sertleştirilmesi esnasında prosesten kaynaklanan trans yağ asitleridir. AB bu iki trans yağ asidi arasında bir fark görmemekte ve ikisinin de riskinin aynı oranda olduğu konusundaki tartışmalar hâlâ devam ediyor. Şu anda AB içinde bir uyum henüz yoktur. En fazla %2 trans yağ asidi konusu üzerinde anlaşmaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Türkiye’de her fırsatta ifade ettiğimiz gibi margarinlerde trans yağ 2006 yılı sonundan itibaren kaldırılmış ve 2007’de yayınlanan etiketleme tebliğine göre % 1’in altındaki trans yağ içeren ürünlerde “trans yağ yoktur” beyanı yapılabilmektedir. Bu noktadan hareketle; gerek evde kullanılan margarinlerde gerek margarin kullanılan ev dışı endüstriyel ürünlerde trans yağ yoktur. Margarindeki gerçek oran ise % 0,3 – 0,6 arasında olup ambalajlarda yer alıyor. Türkiye’deki etiketleme tebliğinde doğadan gelen trans yağdan söz edilmemiştir. Belki de bu nedenle tereyağı, peynir vb. ürünlerde trans yağın bulunması sağlık uzmanlarının, dolayısıyla tüketicilerin fazla dikkatini çekmemektedir.”