Öncelikle 3. Ankara Marka Festivali düzenleyicilerine, başta komite başkanı Sayın Zafer Hacıosmanoğlu olmak üzere emek veren herkese teşekkür etmeli. Birazdan yazacağımız notların içinde veya dışında, Ankara’da her yıl marka ile ilgili konuşulan bir 3 gün yaşıyoruz. Daha iyi ve farklı yapılabileceği kesin olsa da bir değer yaratma noktasında emek veren her insanı “marifet iltifata tabidir” anlayışı ile ayrı bir yere koyuyorum.
Gelelim notlarımıza. Bu notlarda herhangi bir öncelik sırası bulunmadığını belirtelim. 1. festival sonrası yazım çok ilgi görmüştü. Amacımız yeni sezonda daha iyi bir iş çıkmasına nacizane geri bildirim sunmak. Daha iyi iş demek bizim için daha fazla haber ve hatta belki reklam değeri demek.
Marka Konseyi’nin yaptığı paneller gerçekten çok değerliydi. Asude Alkaylı’nın panelinden keyif aldım. Başkent Üniversitesi İnovasyon Oturumlarından Lale Şıvgın Dündar’ın oturumunu ve Arzu Fırlarer’in oturumunu ilgi ile takip ettim. Ankara Reklamcılar Derneği’nin üniversite öğrencilerini özendiren paneli kıymetli. facebook’tan yarışma sonuçlarının açıklandığı bölüme denk geldim. Benim yıllardır bildiğim isimler Arman Acar, Alemşah Öztürk gibi tecrübelerin davet edilmesi son derece güzel. Marka Mutfağı Ömer Karapınar’ın enerjisi güzeldi.
Ana salonda Toyota sunumu güzeldi. Vestel Ventures sunumunu takip ettim. Ana salonda son derece değerli konuşmacılar vardı. Ülke markalaşması ile ilgili bir sunumdan slaytlar gördüm. Programatik reklam gibi hususların konuşulması da ayrıca güzel.
Festival ile ilgili bence önemli bir sorunumuz var. Elbette sayı önemlidir. Bir etkinliğe kaç kişi katıldığı değerli bir veridir. Ancak, liseli kardeşlerimizin sayıca bu kadar olması ne yazık ki doğru değil. Hiçbir bu seviye etkinlikte bu kadar lise öğrencisini bir arada göremeyiz, görmemeliyiz. Onlar da marka kültürüne alışmalıdır, doğrudur. Ancak aralarından bazılarını seçip okullardan isteyebiliriz. Belki de Marka Mutfağı gibi enerjisi olan oturumlarda başarısı bir tık daha üstte olan bu kardeşlerimiz de birşeyler paylaşmalı ve öğrenmeli. Bir başka örnek, ziyaret ettiğim ilk gün, yaşça büyük bir çok misafir gördüm. Asla saygıda kusur etmek olarak anlaşılmasın ama neden bu etkinlikte yer aldıklarını anlayamadım. Ankara’da genel bir sorun olan nicelik kavramını lütfen bir kenara bırakalım ve nitelik kavramına verdiğimiz odağı artıralım. 20 bin üzeri kişi gelirse elbette güzel, ama hangi 20 bin veya daha az daha farklı kitle mi olmalı? bu soruların cevabına odaklanmalıyız. Belki de ücretli bir konferansa dönüştürmeliyiz.
Bilmiyorum bir takvimsellik mi var, başka bir neden mi var ancak bu etkinlik İstanbul’daki 10 yılı aşkın süredir yapılan Marka Konferansı ile çakıştı. Tamami ile insani olarak düşünelim: Elbette bir davetiye veya bütçe veya firmanın gönderimi gibi husus var ise ben öncelik ile İstanbul’dakine gitmeyi tercih edebilirim. Birbirini takip eden bir takvim olsa aslında gayet iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Belki haftasonuna sarksaydı nasıl olurdu bir düşünmek gerek.
Kalkınma Bakanlığı’nın modeli mi denenmeli? Son hafta özellikle Twitter ve LinkedIn’de denk gelmişsinizdir. Bakanlık son derece değerli bir çalışma ile farklı sektörlerden isimleri kurduğu komitelerde Ankara’da ağırlıyor ve onların deneyimlerinden yararlanıyor. Liyakat liyakat dediğimiz kavramı uygulamaları şahane. Festival düzenleyicisi komitenin de (biliyorum STK’lar ile bir toplantı yapıldı) Ankara’da kurumsal iletişim müdürü, pazarlama müdürü olarak çalışan, iletişim ajansı / kurumsal kimlik ajansı noktasında olan isimler ile böyle toplantılar yaparak festivali (veya bence olması gereken formatı ile bir büyük konferansı) daha iyi noktaya getirmesi söz konusu olabilir mi? Zira ana sorun bu: Ankara’da bu mevkilerde çalışan insanları hem bu etkinliğe çekmekte hem de genel olarak şehirde gözükmelerini sağlayacak ortam yaratmakta şehirin bir sıkıntısı var.
Ankara’nın markalarını gördük ama duyamadık. Stand alanı dışında Bozankaya haricinde ve son gün Limak haricinde Ankara’da üretim yapan (Webolizma, Robincode ve TED’i çok değerli buluyorum ancak kastettiğim üretim) kimsenin deneyimini dinleme şansı bulamadık. Bu isimleri galada ödüllendirdik ancak neden deneyimlerini dinleyemedik? Ödül törenindeki enerjiyi de biraz düşük buldum. Elbette İstanbul, Avrupa, Uzakdoğu, ABD firmaları, marka yaratıcıları deneyimlerini dinleyelim ancak neden kendi yarattığımız değerleri dinleme şansımız yok? Sponsorluk noktası eğer burada devrede ise elbette durum farklı olabilir, ancak birçok firmanın boy göstermek isteyebileceğini düşünüyorum.
Basın bülteninden alıntı: ““Ankara’nın En Değerli Markaları” kategorisinde de Limak Holding, Mesa Holding, Roketsan, Bağdat Baharat, Dora Otomotiv, Erkunt Traktör, Ortadoğu Rulman, İşbir, Kızılcahamam Maden Suları, Teleses, Lazzoni Mobilya, Tepe Home, Er-Sa Mobilya, Seğmen Kardeşler, Tüzün Giyim, Ulusoy Elektrik, Ecofrigo, Dorçe, Labris Teknoloji, Mohair & Angora ve Aytaç Alçı’ya ödül verildi.”
“Ankara’da marka mı var” sorusunu bana soranlar oldu sohbetlerimde. Katılmıyorum belki bir süper markamız yok ancak deneyimleri olan birçok markamız var. Keza bence Ankara’nın iletişim ajansları da burada konuşmacı olmalı, olabilmeli. Mesela, Ankara’daki pazarlama müdürlerinin olduğu bir CMO oturumu yapabilirdik. Teknokentlerden yıldızlaşan birkaç firma dinleyebilirdik. Bir konuşmacı “İstanbul markasını öne çıkarmalıyız” demiş. Konuşmacının firmasının sitesine baktığımda işlerinin tamamen İstanbul projeleri olduğunu gördüm.
Sanatçılar.. Marka konusunda duayen isimlerden Selim Tuncer’in bir tweetini paylaşıyorum. Ve kendisine katılıyorum. Elbette sanatçı, ünlü olabilir ancak dozu az olabilir ve onları markalaştıran isimleri, PR ajanslarını / basın danışmanlarını belki sanatçı ile birlikte ağırlamalıyız. Birebir sohbetlerde bunu çok duyuyorum.
Etiket… Ben bu festivalin etiketinin hala hangisi olduğunu çözemedim. Haber servislerinde ve şahsi kullanımımda #AnkaraMarkaFestivali2017 yazmaya gayret gösterdim. Ancak hangisi? #2017 siz olan mı? #AMF mi?
Son not ise sunucu konusunda. Geçen sene Özge Uzun son derece iyi bir performans sergilemişti. Yıldız sunucu konusuna geri dönmeliyiz.
Başta belirttiğim gibi emeği geçenleri tekrar tebrik ediyorum. Bizim notlarımızı 1. festival sonrasında da dönüşlerde aldığım üzere “bir dost ne paylaşıyor” olarak görmelerini rica ederim.
Bu arada kurucuları Ankara’da olan ve ilk kez FuckUpNights Ankara’da rastladığımız genç arkadaşlarımızın çalışmasını da desteklemek adına http://iyilestir.com/ankaramarkafestivali açılan bir değerlendirme bölümü var. Orada festivale dair görüşlerinizi paylaşabileceğinizi söylediler.
Saygılarımla