İstanbul – Son zamanlarda Antalya, Sapanca, Tuz Gölü gibi doğal güzellikleriyle meşhur bölgelerde kuralık başlangıcı gözleniyor. Yurt genelinde bazı yerlerde sular çekilirken, bazı şelale ve göllerde ise kurumalar başladı. Bir yandan kuraklık nedeniyle azalan su kaynaklarına; ekonomik ömürlerini tamamlayan şebekeler nedeniyle mevcut suyun kullanılamadan, kaybolması eklenince sorun her geçen yıl artıyor. Yeteri kadar önlem alınamaması nedeniyle yitirilen su kaynakları aslında gelecek kuşakların su hakkının bilinçsizce tüketilmesi anlamına geliyor.
Tüm dünya ve gelecek nesiller açısından büyük tehdit oluşturan su sorunları, tehlike çanlarının çalmasına neden olurken, su yönetimiyle ilgili ciddi çalışmalar yapılmasını zorunlu kılıyor. Özellikle son yıllarda yağışların azlığı nedeniyle yaşanan kuraklık ve su kayıpları konusunda önemli adımlar atılmaya başlandı.
Uzmanlara göre dünyadaki mevcut su oranı tüm insanlığa yetecek seviyede. Ancak, gelişen teknolojiyle beraber sıklıkla yeraltındaki suya müdahale edilmesi ve gereğinden fazla su elde edilmesi, kayıp su oranlarının artışına neden oluyor.
Bu yıl 28-29 Ağustos tarihlerinde İstanbul’da ilki gerçekleştirilecek Su Kayıp ve Kaçakları Türkiye Forumu’nda, Türkiye’nin kayıp ve kaçak sular konusunda geliştireceği stratejiler ve yatırımlar tartışılarak, özellikle içme suyu temini ile dağıtımında kamu ve özel kuruluşların üzerine düşen görevlerin masaya yatırılması planlanıyor.
Altyapı ve Kazısız Teknolojiler Derneği (AKATED) Başkanı Yasin Torun, birçok ülkenin su kayıp kaçakları ile mücadeleyi gündemine aldığını belirterek, “Günümüzde yaşanan su sorunları çok sayıda ülkenin öncelikli konusu haline geldi. Belki mevcut sorunlar tamamen ortadan kaldırılamayacak. Ancak çoğu ülkede çeşitli çalışmalar ve doğru stratejilerle bazı su politikaları oluşturarak bu konuda ciddi yatırım ve çalışmalara imza atılıyor” dedi.
Türkiye’de son 10 yıldır bu konunun gündeme alındığını ifade eden Torun, birçok belediye ve su idaresinin de konuyla ilgili bütçe ayırmaya başlamasının son derece mutluluk verici olduğunu kaydetti.
-Suyun kıymeti çok daha artacak-
Su kayıp ve kaçaklarıyla mücadelede harcanacak bütçenin kaybedilen su miktarının yanında oldukça düşük olduğunu vurgulayan Yasin Torun, şunları söyledi:
“Aşırı sıcakların yaşandığı şu günlerde, su kesintileri ve barajlardaki doluluk oranları en önemli gündem maddelerinden. Su sorunu özellikle aşırı sıcaklarda kuraklık ile gündeme geliyor, ancak asıl sorun yeraltındaki şebekelerin ekonomik ömürlerini tamamlaması. Teknik açıdan yetersiz hale gelen içme suyu boru hatları mevcut suyun kullanılamadan, kaybolmasına yol açıyor. Yani bir yandan susuzluk şikayetinde bulunurken diğer yandan elimizdeki suyun neredeyse yarısını musluğa gelmeden şebekedeki sorunlar nedeniyle kaybediyoruz. Şunu unutmayalım ki; yakın gelecekte su parayla bile satın alınamayacak kadar kıymetli hale gelebilir. Hatta mevcut fiyatından 1000 kat fazla fiyatla bile satılsa telafisi mümkün olmaz, çünkü olmayan bir şeyin telafisi yoktur.”
Torun, Türkiye’de vatandaşlardan gelebilecek şikayetlerin önüne geçebilmek adına içme suyu taleplerinden çok daha fazlasının havzalardan çekilerek kullanıma sunulduğunu belirterek, “Herkes yer altından alınan her damlanın bir daha kullanılmamak üzere alındığının bilincine varmalı. Bu bir anlamda gelecek nesillerin hakkı olan suyu kullanmak demek oluyor. Bunun yerine “Su Dengeleme” sistemi tercih edilmeli. Yıllar sonra şimdi bana kaybolan suları verseler dememek ve pişmanlık duymamak için ciddi çalışmalar yapılmalı, yoksa her şey için çok geç olabilir” dedi.
Resmi Gazete’de 8 Mayıs 2014 tarihinde yayımlanan “İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Kontrolü Yönetmeliği” ile belediyeler ve su idarelerinin mevcut kayıp ve kaçak oranlarını birkaç yıl içinde belirli bir seviyeye çekmek durumunda kalacaklarını anımsatan Yasin Torun, AB üyelik normlarının şartlarından birinin su kayıp ve kaçakları konusunda mücadele olduğuna değinerek, AB’ye adaylık süreci devam eden Türkiye için bu konunun son derece önemli olduğunun altını çizdi.