Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından; TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız’a ziyaret gerçekleştirildi. Görüşmede daha güçlü bir ekonomi için önerilerde bulunuldu.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından; TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız’a ziyaret gerçekleştirildi. Komisyon Üyelerinin ’de katıldığı toplantıda MÜSİAD enerji, savunma sanayi, bilişim, bilim ve teknolojiye ilişkin önerilerini Komisyona sundu. Görüşmeye; MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Stratejik Sektörler ve Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Akif Özyurt, Stratejik Sektörler ve Politikalar Komisyonu Başkanı Burhan Özdemir, Enerji Sektör Kurulu Başkanı İzzet Alagöz, Dayanıklı Tüketim Malları, Mobilya ve Orman Ürünleri Sektör Kurulu Başkanı Ercan Ata, Kobi ve İş Geliştirme Komisyon Başkanı Hikmet Köse ve MÜSİAD Genel Sekreteri Oğuz Özcan katıldı.
Toplantıda yerli ve milli üretimin önemine değinen Ziya Altunyaldız, Türkiye’nin son 16 yılda yerlileşme atağı gerçekleştiren savunma sanayi ve enerji sektörlerine vurgu yaptı. Altunyaldız konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Türk Savunma Sanayi Artık Küresel Bir Marka
“Savunma sanayi, sanayinin lokomotifidir. Burada ortaya çıkan yaratıcılık, tasarım, ürün geliştirme sanayinin diğer alanlarına aktarılıyor. Yetişen insan kaynağı ileri teknolojiye ihtiyaç duyulan diğer sektörde görev aldığında muazzam bir çarpan etkisi yaratıyor.
Ülkemizde özellikle 1970-80’li yıllardan sonra savunma sanayimizin bu noktaya gelmesi tesadüf değil. Ambargolar, bölgede yaşanan sıkıntılar, en önemlisi son 16 yıldır Hükümetlerimizin bu alandaki kararlılığı Türkiye’yi savunma sanayi alanında marka haline getirmiştir.
Bundan 16 yıl önce yüzde 80 oranında dışa bağımlı, uluslararası silah şirketlerinin tekelinde olan bir savunma sanayiimiz vardı. Bugün savunma sanayiimiz, binden fazla şirketimizin, KOBİ’lerimizin, araştırma kuruluşlarımızın ve üniversitelerimizin katılımıyla millî bir yapıya dönüşmüştür. İhtiyaçların yurtiçinden karşılanma oranı %25’lerden %60’lara yükselmiştir.
Dünyanın en büyük 100 savunma sanayii firması arasında üç firmamız bulunuyor. ASELSAN, TUSAŞ ve ROKETSAN. Savunma sanayiimiz, 2002 yılında 1,3 milyar dolar seviyesinden, bugün yıllık 6 milyar doları aşan üretim gücüne; 248 milyon dolar ihracat kapasitesinden 2 milyar dolar ihracat kapasitesine ulaştı.
2002 yılında 66 olan proje sayısı 2018 yılında 600’e, sözleşmeye bağlanmış proje bedelleri toplamı ise 5,5 milyar dolardan 42,5 milyar dolara ulaşmıştır. Henüz sözleşme öncesi faaliyetleri devam eden projeleri de eklediğimizde yaklaşık 60 milyar dolarlık bir bütçe büyüklüğünden bahsediyoruz. Oldukça önemli bir rakam bu.”
2017 yılında Elektrik Üretiminde Cumhuriyet Tarihinin Rekoru Kırıldı
“Başka bir başarı hikayesi de enerji sektöründe karşımıza çıkıyor. Özellikle Hükümetimizin ortaya koyduğu Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında son derece önemli yenilikler gerçekleştirdik.
Yılda 55 milyar dolar enerji ve maden ithalatı yapan bir ülke olarak bu konudaki bağımlılığı azaltma noktasında çok önemli hedefler ortaya koyduk.
2017 yılında elektrik üretiminde, büyük kısmı özel sektöre ait 35 milyar lirayı aşan bir değere sahip 8 bin 222 megavatlık rekor kapasitede üretim tesisini devreye aldık. Elektrik iletim ve dağıtım altyapısına yaptığımız 7 milyar liralık yatırım noktasına bakıldığında toplamda 42 milyar liralık yatırımla 2017 yılını Cumhuriyet tarihinin rekoru sayılabilecek bir yatırımla kapattık.
Petrol ve doğalgaz aramacılığı alanında Türkiye’ye yepyeni bir sayfa açacak olan ilk yerli sondaj gemimizi ülkemizin ve milletimizin hizmetine kazandırarak, 2017 yılını bu büyük gururla kapatmış olduk. En kısa zamanda sondaj gemimizi Akdeniz’e uğurlayacağız. Türkiye’yi yenilenebilir enerjide bölgesinin üretim ve teknoloji üssü haline getirebilmek amacıyla başlanılan YEKA modeli oldukça başarılı bir şekilde uygulanıyor. Güneş ve Rüzgar YEKA’larıyla bugün %60 yerlilik oranlarına ulaştık. Yerli kaynakları destekleyen politikalarla, Türkiye, enerjide 2018’e damga vuracak.”
Sanayi Üretimi
2017 yılında sanayi üretimdeki artış, ekonomide büyümenin yolunu açtı. Sanayi üretim artışı 2017 yılında yüzde 6,3 seviyesinde gerçekleşti. İmalat sanayi üretimi ise yüzde 6,4 oranında arttı.
2017 yılının üretim artışı göstergeleri, kredi ve vergi teşviklerinin 2017 yılında sanayinin canlanmasını sağladığını gösteriyor. Sanayideki üretim artışı 2018 yılında da devam edecek.” dedi.
Toplantıda sunum gerçekleştiren Genel Başkan Abdurrahman Kaan, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması bakımından üretim ve imalat sanayiinin önemine dair önemli açıklamalarda bulundu. Kaan ayrıca, MÜSİAD’ın bilim ve teknoloji, sanayi, savunma sanayii, bilişim ve enerji alanlarındaki önerileri hakkında bilgi verdi.
Tüketim Ekonomisinden Üretim Ekonomisine Geçilmeli
Ekonomik faaliyetlerde üretim tarafının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan Kaan, “Dış ticaret ile finansal kanallar üzerinden küresel sisteme eklemlenme önemli avantajlar sunmakla beraber, üretim faktörünün ihmal edilmesine yol açmaktadır. Bu yönelim ciddi bir risk taşımaktadır. Bu anlamda Türkiye, tüketim ekonomisinden, üretim ekonomisine geçmelidir. Önemli ve stratejik ürünlerde üretim teşvik edilmelidir. İhracata yönelik üretim modeli benimsenerek, katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi teşvik edilmelidir.” dedi.
Sürdürülebilir Büyüme İçin İmalat Şart
Sürdürülebilir büyümenin sağlanmasının imalat sanayiinden geçtiğini ifade eden Kaan, küresel ekonominin son 7-8 yılı değerlendirildiğinde, kriz belirsizliğini nispeten kolay atlatan, büyümesini pozitife çevirebilen ve böylece istihdam oluşturabilen ülkelerin imalata ağırlık veren ülkeler olduğunun altını çizdi. İmalat sanayinin GSYH içindeki payının yüzde 21 olduğunu belirten Kaan, bu durumun, ülkemiz için “orta gelir tuzağını” sağlıklı bir şekilde atlatamama riskini doğurduğunu sözlerine ekledi.
Türkiye ölçeğindeki bir ülke için hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomik yapının kesinlikle kurgulanmaması gerektiğini kaydeden Kaan, aksi halde ekonomik gelişmenin sürdürülebilir olmayacağını ve şoklara karşı daha kırılgan hale geleceğini ifade etti.
Teknolojik Faaliyetlerde Milli Yaklaşım Esas Alınmalı
Sanayileşmenin hızlanması adına milli bir Tekno-Ekonomi hamlesi yapılması gerektiğini sözlerine ekleyen Kaan, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin teknoloji edinme ve geliştirmeye gösterdiği önemin sonucunda, dünyadaki mevcut teknolojilere egemen olma ve bu teknolojileri bir üst düzeyde yeniden üretebilme yeteneğini milli endüstri ile kazanma hamlesini, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının altında Onursal Başkanının BST Bakanının olduğu, Teknoloji ve Sanayileşme Konseyini (TESAK) hayata geçirerek başlatmalıdır.” diye konuştu.
TÜBİTAK Sanayiyi Teşvik Eden Bir Yapıya Kavuşturulmalı
Sanayideki araştırmayı teşvik edecek Amerika’daki DARPA benzeri bir yapının Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı altında kurulmasını öneren Kaan, TÜBİTAK’la ilgili olarak; “TÜBİTAK, İleri Bilim ve Teknoloji Araştırma Kurumuna dönüştürülmeli ve Sanayi ile rekabet eden bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır. Sonuç odaklı AR-GE destekleri ile sanayiyi teşvik eden bir yapıya kavuşmalıdır. Ana yüklenici olmaktan çıkartılıp yaptığı AR-GE’leri özel sektör üzerinden ticarileştirmesi sağlanmalıdır. Böylelikle Sanayi’nin ARGE faaliyetleri daha nitelikli hale gelmesi sağlanacak ve üretimde verimlilik artacaktır.” ifadelerini kullandı.
AR-GE Yapan Şirketlerimize Teşvik
AR-GE konusunda ürün ve sistem geliştiren ve üreten milli şirketlerimize kolaylık sağlanması gerektiğini vurgulayan Kaan, “ARGE yapan milli şirketlerimize yönelik; teknoparklar, kamu arazileri ve sanayi bölgeleri gibi alanlarda satılamaz, devredilemez ve mülkü devlette kalacak şekilde bedelsiz arsa tahsisi sağlanmalıdır. Süre olarak, projesine göre 25 ila 49 yıl olarak belirlenebilir.” şeklinde önerilerde bulundu.
81 İlde Orta Ölçekli Sanayi Bölgesi
Toplu Sanayi İşletmeleri (TOSİ) projesi ile ilgili olarak da bilgi veren Kaan, “ Projemiz, 81 ilde birer orta ölçekli sanayi bölgesi tesis edilmesini ifade etmektedir. Ülkemizde sanayi işletmeleri, küçük sanayi siteleri yani yaklaşık 100-150 metrekarelik sanayi tesislerinde üretimlerini gerçekleştiriyor. Bu işletmelerin, maddi imkân yetersizliğinden dolayı 3 bin metrekarelik Organize Sanayi Bölgelerinde yer almaları mümkün olmuyor. Fiziki ortam, üretim şartlarını etkiliyor ve üretim miktarları düşük oluyor. Bu projemizin ana çıkış fikri, fiziki şartları büyüterek firmaları büyük hedeflere yönlendirmek oldu. TOSİ’ler, sanayi siteleri ve OSB arasında sıkışmış işletmeleri bir alternatifle buluşturacak. Projemiz, işletmesini küçükten orta ölçeğe taşıma hedefi olan firmalara ciddi bir destek olacak. Proje TOKİ öncülüğünde gerçekleşecek ve bir “üretim kampüsü” şeklinde inşa edilecek. Burada en az 200 sanayi yapısı faaliyette olacak. Kampüsün içinde konutlar, bir meslek okulu ve sağlık kuruluşu gibi yapılar yer alacak.” şeklinde konuştu.
Faize Karşı Girişim Sermayesi Fonu
Yaptığı sunumda faiz meselesine de değinen Kaan, “ Baktığınız zaman işletme sahibi, faizi en büyük çıktı olarak kabul ediyor ve sonuçlar da bunu doğruluyor. Büyük umutlarla girilen işler, belki risk alınarak hayata geçirilen işletmeler, faiz kurbanı oluyor. Çünkü kazanılan paranın hatırı sayılır miktarı faize gidiyor. Bu noktada, çeşitli sektörlere uluslararası vizyon verebilecek, büyüme potansiyeli olan girişimleri veya fikirleri, üretim odaklı finansal modeller ile geliştiren bir yapı tesis edilmelidir. Dolaysıyla Girişim Sermayesi Fonu kurulmasını önemsiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.