bir şubat daha geride kaldı. şubat ayı… benim ayım. sevgililerin ayı. doğduğum ay. laleler aldığım ay.
27 kasım 2006’da yazmışım bu yazıyı, 32 yaşındayken. 2 yıldan fazla beklemişim babacığıma yazdığım yazıyı babacığımla paylaşmak için; 35. yaş günümü… belki de sizlerle paylaşmak zamanı şimdi. bir başka şubatın ardından, laleler solmadan…
***
1974 yılının 20 şubatı’nda minik, simsiyah saçlı bir kız bebek dünyaya geliyor…
babası o gün minik kızına ilk hediyesini veriyor; laleler alıyor ona…
o gün ve o günden sonraki her 20 şubat’da, her doğumgününde…
laleler, bir gizli anlaşma…
laleler, bir sembol baba ve kızı arasında
laleler, renk renk
bir doğumgününde kırmızı oluyorlar
bir doğumgününde pembe, bir başkasında sarı
bazen hepsi birden, rengarenk, rengahenk…
laleler tuhaf
kış çiçeği, kışın sonu çiçeği, bahar çiçeği
şubatta başlıyorlar
çiçekçilerin camekanlarını süslemeye
baba memur
laleler pahalı, şubat ayında en pahalı
ama onlar gizli anlaşmaları baba ve kızın
laleler sembolleri onların
en özel sırları, en güzel paylaşımları
küçücük bir çocukken kız, laleler geliyor yine eve
ankaranın ayazından sıcacık eve giren laleler
bir anda açılmaya başlıyorlar
şaşırıyor ufaklık
bütün gece yatağından kalkıp kalkıp
gizli gizli laleleri gözlüyor
kaloriferler kapanmış, ev soğumuş
laleler yine büzülmüş
kapatmışlar yine taç yapraklarını
gonca oluvermişler
kız şaşkın… kız üzgün…n’oluyor lalelerine
kız korkmuş… canlı mı bu laleler? canavar mı?
ertesi gün güneş vuruyor salona
güneşten bunalan laleler yine bırakmışlar kendilerini
ayçiçeği gibi açılmış taç yapraklar
dökülüyor kimisi
telefon çalıyor o sırada
gecikmiş bir doğumgünü kutlaması teyzesinden minik kıza
herkes biliyor ya, babasından kızına gelen laleleri
soruyor teyzesi nasıllar diye
kocaman gözlerini aça aça, yurtdışında öğrendiği yarım yamalak türkçesi ile
isyan ediyor teyzesine minik kız:
“bu laleler bi açıniğ, bi pakanii, bi açıniğ bi pakanii, teyze!” diyor
sağ elinin parmaklarını da açıp kapatarak
o günden beri ailede kim laleleri görse sokaklarda
ne zaman 20 şubat olsa, laleler gelse konsa masanın üzerine
tüm aile gülen gözlerle
sağ el parmaklarını da açıp kapatarak
kimbilir kaçıncı kez bu hikayeyi anlatıyor birilerine
birileri yoksa, kim bilir kaçıncı kez birbirlerine
“bi açıniğ, bi pakanii, bi açıniğ, bi pakanii”
…
1992’nin 20 şubatı geliyor
minik kız büyümüş, 18 yaşına gelmiş
genç kız olmuş, hani denir ya “artık reşit olmuş”
o gün evine geldiğinde masada vazonun içinde 2 tane lale buluyor
biri sarı, biri pembe
şaşırıyor
onun laleleri ya buket halinde gelir
onun laleri tek sayıda gelir
kadına gelen, gelmesi gereken her çiçek gibi
üç, beş, yedi, onbir…
onun laleleri hiç olmadı bir tane gelir
onun laleri aynı renkte olur
onun laleleri hiç olmadı rengarenk olur
böyle biri sarı biri pembe
iki tane, çift sayılı
renkleri birbirine uyumsuz olmaz, olamaz
onun babası hayatında gördüğü en zevkli erkek değil mi
onun babası, ilk aşkı, hayatının ilk erkeği nasıl yapar böyle bir şeyi
kızıyor, üzülüyor, kırılıyor genç kız… susuyor
akşam eve geldiğinde kırgın kırgın bakıyor babasının yüzüne
babası ellerinden tutup doğumgününü kutluyor genç kızın
“sarı lalen, 18. yaşın için” diyor babası
“pembe lalen, bundan böyle bensiz geçireceğin her doğumgünün için, bensiz geçireceğin pespembe bir hayat için…”
ağlıyor koca adam, ağlıyor kızı
ağlıyorlar baba kız…
…
kız büyüyor
bugün 32 yaşında, genç bir kadın
babası hala, her doğumgününde laleler alıyor ona
kız hala, kendisine, laleler alacak birini arıyor babasından sonra
artık aramıyor… bekliyor yalnızca…
***
canım babam… ben bana laleler alacak adamı buldum sanıyorum… sıkı sıkı sarıldım ona, bırakmıyorum…
canım ankaram… hadi koş laleler al…
ahmet amcadan…. arjantin caddesi ve attar sokağın kesiştiği köşeden… kırk yılını çiçeklere adamış ahmet karaca’dan… mevsimi geçmeden, havalar ısınmadan… ankara’nın en renkli, sohbeti en güzel, en güleryüzlü sokak çiçekçisinden…
bi açılsın bi pakansın lalelerin… mevsimi geçmeden, havalar ısınmadan…
Yazarımız Özlem Türktan’ı Twitterdan takip etmek için : @oturktan